Pazar, Mayıs 25, 2008

Lugano





Geçen hafta anneyle İsviçre'de Lugano'ya gittik. Peri teyze ve Berfin'in yanına. Tam 3 tane uçağa binmek zorunda kaldık, oraya gitmek için. Bu uçaklardan bi tanesi pervaneli ve küçücüktü.















Kocaman antenli dağa çıktık, Antenli dağa çıkmak için mini kare şeklinde trene bindik. Sonra trenden indik ve ben şehri gezmek için başka bir trene binmek istedim. Ama Peri teyze ve annem istemedi, ve replik:


Ben: Üüüüü, ben trene bincem, üüüüü
Peri Teyze: Ama bak arabamız burda, onunla gitmemiz lazım.
Ben: Üüüüü, ben trene bincem, üüüüü
Anne: Oğlum işimiz var, bak babaya hediye alcaz.
Ben: Üüüüü, ben trene bincem, üüüüü, çok ağlarım bakın, gözyaşlarımda boğulursunuz.
Anne ve Peri Teyze: Nasıııııl?


Ve sonra küçük İsviçre'ye gittik. Küçük trenler, küçük evler, küçük gemiler. Hem de biz köprüden geçerken, tren bizim altımızdan geçti.
Ve sonra bir de çikulata fabrikasına gittik. Çikolatalar, çikolata çeşmesinden akıyo, kalıplarda yapılıyo, sonra minik minik paketleniyo, asansörle yukarı çıkıyo, ve paketleniyo.
Ordan sonraki çikolata dükkanından da bir sürü, bir sürü cikolata aldık.
Ama ben en çok babamı özledim.