Perşembe, Aralık 20, 2007

Babanın tombala hilesi

Az once olan olayı anlatmadan yatamıycam.
Evdeyiz, babam, annem ve ben İsmihan annemin bana yeni aldığı tombala oynu ile oyniycaz. Oynumuzun bir kuralı da kime rakam çıkarsa, bir de mm'li şeker yiycek. Süper yani.
Tam başlıycaktık ki çişim geldi ve annemle tuvalete gittik. Akıllı babam tam bu sırada annemin kartına bakıp 3 tane onun kartındaki rakamı keseden bulmuş ve saklamış. Çok akıllıca. Bu sayede biz daha çok mm yiycez. Ama oynun sonunda anladık ki akıllı babamın sakladığı rakamlardan biri -18- her üçümüzde de var. ha ha ha ha. Rakamı saklarken kendi kartına bakmayı akıl etmemiş. Üstelik sakladığı rakamlardan bir diğeri -22- de bende de var. Yani en çok mm yiyen babam oldu. Düdük.

Pazartesi, Aralık 10, 2007

Yeni muhabbetler

Annemi babama salak dememe kızıyor. "Sen babanın oğlusun. Aynı ona benziyosun. Ona salak dersen, sen de salak olursun" diyor. Neyse, bu muhabbetten bikaç saat sonra yatma hazırlıklarında:
Ben: Anne Allah beni neden erkek yapmaya karar verdi.
Anne: Neden sordun, kız olmak mı isterdin?
Ben: Evet, o zaman babama istediğim kadar salak derdim.
Anne: Yerim seni

Başka bir muhabbet.
Küçük küçük kağıtlar kestim, üzerlerine rakamlar yazdım. 1, 2, 3,...01, 11, 12
Anne: Çok güzel olmuş Acar. Aferin sana. Ama 10 rakamında ilk önce 1, sonra sıfır yazarsan daha doğru olur.
Ben: Zaten önce 1 yazdım
Anne: hiho hahahaha

Yılmaz amca kaleminden, acar'lı hafta sonu


Eve geldi.

Acar ; -"Fenerbahçe torbası nerde ?"
Emel Sultan ;" Oyuncakların torbasını öğrenmiş.!?"
Yılmaz ;" Diyoruz ya.Bu küçük Cevdet İNCİ." diye
Emel Sultan ;" O günleri bir görebilsem."
Yılmaz ;" Görüyorsun işte.Bir insan yedisinde neyse yetmişinde o dur."

Acar ;" Nasrettin Hoca filmini takalım."
Nasrettin Hocayı pek bir sevdi.
Artık sayamıyorum kaçıncı kez izlediğini.

Dışardan CD kiralamaya gidiyorum.
Garfield 2 kasetini buluyorum.
Aman Tanrım ne biçim kedi o öyle.
Bu fırsatta TM yapmaya gidiyorum.

Emel Sultan Garfield 2 filminin Acar'dan daha
sıkı takipçisi oluyor. Acar arada gelip TM yaparken
bakıyor. Anlaşıldı meraklıyız çok.
Salona geçiyorum.
Emel Sultan ;" O gözlerini kapatıp dinleniyor, uyuyor."

Acar anlaşılan izliyor.
Bir ara oturuş düzeltmesi yapanda
kendi kendine söyleniyor
Acar ;" Hadi be uyurken böyle hareket edilmez ki."

Şurubunu içiyor.
Acar ;" Almanca biliyor musun?"
Yılmaz ;" Bilmem."
Emel Sultan ;"Bu oyunun ingilizcesi de var"
Okuyor, tercüme biraz oyun oynanıyor.

İki tekli koltuk yüzyüze getirilip tam Acar'a
göre bir karyola oluyor. Minderleri çıkartıp
koltuklarda zıp zıp oynuyor.

Bu kez zıp zıpa gitmek istiyor.
Hadiiii Agora yollarına düşüyoruz.
Zıp zıpta başka büyük kızlar var.
Vaz geçiyoruz.
Bowlinge gidiyoruz.
Bowlingte servis dışı yazıyor.
Bu kez masa topunun başına geçiyoruz.
ilk oyun 6-4 Acar kazanıyor
2. oyunda 5-5 beraberlik
topa hakim olamayınca sinirleniyoruz
gözlerde inci damlaları
bu kez 10-0 yılmaz amca yeniliyor
çok sevinçliyiz.

Anaaaa bakıyoruz Bowling açılmış
hadi bu sefer bowlinge başlıyoruz.
Bowlinge doymuyoruz.

Bu kez çay tabağı gibi bir kaydıraklı oyuna
geçiyoruz. Çok hızlı bir oyun.
Dikkati çok kuvvetli çok hızlı öğreniyor
-"Oyun bitti." diyor Acar
yılmaz amca oynamaya devam ediyor
Acar ;"Baksana havası gitti."
Hakikatten çay tabağı benzeri disk gitmiyor eskisi gibi
ve hava üfleyen bir düzenekle çalışıyormuş.

Emel Sultan bir müddet oturdu
vitrinlere bakacam dedi gitti.

zaman, mekan, sıralama mevhumunu yitirdim
zaman su gibi akıp gidiyor.

Jetonlarımız bitti.

Emel Sultan'ı bulmaya çıkıyoruz.
Yürüyen merdivenlerde kucağa alınması gerekmiş.
bir papara yiyorum.

Emel Sultan pantalon beğendiremiyor.
İstemiyor, beğenmiyor.
Ola ki çiş kaçar diye yedek almak istiyor
yok ağbi ikna etmek ne mümkün
Patron kim? Oyununda illaki galebe çalar.
Maçın sonu hükmen galip Acar

Evde pek yemedi
bu kez hamburger istedi
2. kat çamlı teras
oturdu yanına
korkmaya başladım
pantolunundan tuttum
istemez
hamburger yediriyoruz
bu kez bir papara daha
ufak ufak küçücük ısırtırtırıormuşum
Anne anne devreye giriyor
büyük büyük ısırmaya başlıyor
oturuşunu güvenliğe almaya çalışıyoruz
Bende biraz pimpiriklilik var yükseklik konusunda
böyle yapan , tasarlayan mimara içimden gazel okuyorum
Buraya masa sandalye koyan işletmeciye vs

Emel Sultan ;" Acar ışıkları seyrediyor."
Acar ;" Hayır aşağıda pipetlerle oynayan kızlara bakıyorum."
iki kız pipetlerden türlü şekiller yapıyor.

Eve dönüyoruz.
Koltuk karyolada yatmak istemiyoruz.
Yılmaz salona taşınıyor.
belki uyur koltuğa getiririz diye

Ne mümkün
uykusunda bir elle yokluyor yerinde mi anneanne

Sabah kalkıyor
"Bugün fok günü kahvaltıdan sonra gidiyorum."
Kahvaltı yapılıyor.
İştahlı hapur hupur lüpletiyor.
Yumurta fazla pişmiş pek beğenmiyor.
Önündü 2 yumurta var.
Acar ;" Bunları bitirmem lazım."
Emel Sultan ;" Beğenmedinse bitirmen gerekmiyor."
Bu kez pokahantesi istiyor.
İzlemeye başlıyor.
Yılmaz ;" Pokahantes Neşe'ye benziyor mu?"
Acar ;" Evet"

Akşam marko polo da izledi.
Acar'la birlikte bizlerinde genel kültürü gelişiyor.

Pokahantes bitti.
Hazırlıklar yola revan oluş.

Çok neşeli bir yolculuk .
Kelime oyunu yapmayı çok seviyoruz.

Bak postacı geliyor
selam veriyor

Bak kırmızı balık geliyor
selam veriyor

uyarlaması onu çok keyiflendiriyor
Yılmaz amca ile dalga geçmeyi çok seviyoruz
Yılmaz Amcada çok memnun

Emel Sultan ;" Sen de çocuksun" diyor.
Çocuklaşamayan insanlar dünyayı berbart ediyor diye düşünüyorum.

Steno öğrenmem gerek Acar'ı anlatabilmek için.
Cepten video çekmek mümkün unutmuşum
kullanmayalı
Emel Sultan hatırlatıyor

Acar keyifli ve gülerken gözleri bir çizgi olduğunda
kısa metrajlı bir filmi çekmeyi istiyorum
anlatmak yetersiz kalıyor
Ne çok eğlendiğimizi belgemeye

Pazartesi, Kasım 12, 2007

Durumlar

Annem suçlanıyor tembel olduğu konusunda ama, aslında çok iyi biliuorum, bir gün yazdı, yazdı, sonra tak hepsi gitti, sinir oldu.


Eveeet, neler neler oldu bu arada, mesela, mesela taşındık. Yeni evimiz çok güzel oldu, sonsuza kadar bu evde oturmak istiyom. Hatta artık evden dışarı çıkmak istemiyom. Ama tabii ev bu hale gelinceye kadar hergün ustalarla yaşadık.


Okul iyi, yeni aşkım Maya. Hergün onunla oynuyom. Arada Bora'da maydanoz oluyo oynumuza ama n'apalim ki rakip her zaman her yerde var.


29 Ekim'de Ata'ya olan görevimizi yerine getirdik ve Kordon'daki korteje katıldık. Çok yürüdük, yoruldum ama eğlenceliydi.
Muhabbetler:
Ben: Anne ben ölmek istiyorum.
Anne: Allah korusun oğlum, neden?
Ben: E, Allah'ı merak ediyorum, görmek için.
Anne: ?!?!
Başka bir muhabbet, vebaş'ta kahvaltıdayız, yoldan geçen tırları seyrediyom:
Ben: Baba, araba taşıyan tırlar, araba taşımadıkları zaman, araba taşımayan tır olurlar di mi?
Baba: Evet oğlum, bu tekerlemeyei, pardon cümleyi, ben bile kuramam.
Bu aralar favori oynum kızma birader. Kızma birader muhabbeti:
Ben: Anne, hadi kızma birader oynayalım, sonra iki ader oynarız, sonra üç ader, sonra dört ader..... sonra 11 ader..... sonra 20 ader....
Anne: yeteeer, tamam oynayalım hadi.

Pazartesi, Ekim 15, 2007

Mac muhabbeti

Ortam: Evde, salonda annemle oyun oynuyoruz. Babam milli maç seyrediyor. Spiker "İbrahim Üzülmez vs.vs." dedi.
Ben: Baba, İbrahim Üzülmez gol atamazsa üzülür:-)
Anne ve baba: Hiho ho ho ha!!!

Bu arada, batık kent legoland bulundu. Evin her tarafı legoland halinde. Taşınma arifesinde babam bundan hiç hoşnut değil, ama annem ayıklama işlemlerinden çok mutlu.

Artık evimizde her günümüz son gün. Bugün son kelebek günü. Yunus gününde taşınıyoruz.

Çarşamba, Eylül 26, 2007

Yaya geçidi

Dün akşam Forum Bornova'da karşıdan karşıya geçiyoruz ama az ötede yaya geçidi var.

Ben: Gözleriniz sağır mı oldu, görmüyo musunuz yaya geçidini.
Anne, Aygül Yenge, Hakan Dayı: hihohahahohaha!!

Salı, Eylül 25, 2007

Kanki - model ikilemi

Anne: Acar, sen Kanki'nin gerçek adını biliyor musun?

Ben: Biliyom tabii ki

Anne: Ne?

Ben: Modeel

Anne, Baba, Yücü, Kanki, Onur abi: Hihohahahohahaho!!!


Bu arada son zamanlarda araba gezintilerinde ilgi alanım, yol işaretleri ve tabelaları. Her bir işaretin teke tek ne olduğunu soruyorum. Çoğunu öğrendim zaten. Ama görüğüm kadarı ile büyüklerin bir çoğu halan öğrenememiş, çünkü hep park yapılmaz işaretinin yanında park etmiş araçlar görüyom.


Ben: Anne, How are you today de.

Anne: How are you today?

Ben: I'm fine thank you, hihi


Bir de piano derslerine başladım artık. Eve gelenlere konser veriyom. Daha dün annemizin falan.


baayyy

Cuma, Eylül 14, 2007

Datça maceraları, okul maceraları

Valla, datça maceraları, okul maceraları, hangi birini anlatsam. Önce datçadan başlıyım. Her sene oluduğu gibi bu sene de 30 Ağustos tatilinde Datça Aktur'daydık, ve her sene olduğu gibi bu sene de çok keyifliydi. Bu sene diskoya gitmedim, ama babaanem vardı, yani yemekler güzeldi ve Yağmur arkadaş vardı, yani oyunlar da güzeldi.



Çok çok denize girdim, saatlerce çıkmadım. Sadece arada annem bana dondurma ısmarlarken dışarda durdum, ve dondurmam biter bitmez gene cump denize. Hava çok sıcaktı, o yüzden bol bol su tabancası ile savaş yaptık. Bir de Şiga ile oynadık.






Ama en güzeli Yağmur ile oynamaktı. Yağmur küçük, bazen canım oynamak istemedi, ama bazen de oynadım. Ama oyuncaklarımı almak istediğinde vermedim.











Annemle beraber de çoooook derinlere yüzdük. Kocaman yosunların üzerinde gezdik. Ben annemin paletine tutundum.


Ve sonunda şişko tatil bitti. Günlerce, yeni okula gitmek istememem konusunda pazarlık etmeme rağmen, gene de okul başladı. Ama beklediğim kadar kötü gitmiyor.


İlk gün oturcağımız yerlere çıkartma yapıştırdık. ben kar tanesini seçtim. Hergün Çember zamanında kar tanemin üstüne oturuyoum. Sınıfımızın kapısında balık Lemo var, çünkü bizim sınıfın adı balıklar.

Artık bir de servisle gidiyorum okula. Sabah erken kalkmak zorunda kalıyorum.
Hadi sii yuuu






Perşembe, Eylül 06, 2007

Çok kızdım anneye

İlk önce sabahın üçünde geçen bir muhabbet:

Ben: Anne, sana bişey söyliicem
Anne: Ne var?
Ben: Odamda bi sivrisinek kulağıma vızzz dedi.
Anne: Git yat yatağına, burda da var sivrisinek.
Ben: Ama benim ki daha sivri!!!
Anne: hihohohohoho

Sonra annemin yanına yattım, o da kalktı gitti.

Aynı sabah normal bir saatte dolabı bi açtım baktım, olağan Danette sayımında bir Danette eksik çıktı. Hemen evdeki herkesi sorguya çektim. İsmihan anne ve baba yememişlerdi, o zaman geriye sadece anne kalıyordu. Hemen anneye telefon ettim.

Ben: Sabahın üçünde benim Danettelerimi yeme de git kendine başka Danette al.
Anne: O zaman sen de benim yatağıma gelip, beni uyandırma da kendi yatağında yat.
Ben. Ben hep senin yatağında yatcam.
Anne: ben de senin Danettelerini yiycem.
Ben: Sen kendine başka al.

İşte bööle,

Geçen hafta sonu Datça'daydık. Onun hakkında yazı, resimler çıkınca anlatcam.

Hadi siii yuuu

Pazartesi, Ağustos 27, 2007

Romeo

Son zamanlarda populer şarkılarımdan biri, Romeo, Hande Yener. Hemen söliim size,

Geniş KAKAların vardı gösterişliydin,
sen romeo...
Hihihi

Hadta sonu misfierlerimiz vardı, İsveç'den. İsimlerini ezberleyemediğim için muhabbet şu şekilde oldu hep.

Baba: Niye bekliyosunuz?
Ben. Adam olan misafir çiş yapmaya gitti.

ya da

Anne: Oğlum çok uzaklaşma
Ben: Ama kadın olanı ıslatçaaam

ya da

Ben: Anne, kadın olan bana ne dedi?

Ya da

Ben: Anne, adam olana söyle tutsun oyuncağımı

Cuma, Ağustos 24, 2007

Debriyaj meselesinde son nokta


Aile yemeğine gitmek üzere Chevroleye bindik


Ben: Anne kaçıncı vitesdeyiz?

Anne: Oğlum, bu opel değil, bu arabanın vitesi yok, otomatik çünkü

Ben: Yani bu arabanın debriyajı yok mu?

Anne: ?!?!?!? Nasıl yani?

Pazartesi, Ağustos 20, 2007

İnsanlar ölünce n'oluyo?

Ben: Baba, insanlar yaşlanıyo, yaşlanıyo, yaşlanıyo, sonra ölüyolar mı?
Baba: Evet oğlum
Ben: Peki bi daha hiç yaşamıyolar mı?
Baba: Evet oğlum
Ben: Peki ya Dora başlarsa, seyredemiyolar mı?
Baba: Yerim seni oğlum

(Annenin notu: Dora Acar'ın en sevdiği çizgi film, buradan da anlaşıldığı üzere Acar için hayatın anlamı)
Cumartesi Babylon plajındaydık. Bunca yıldır, yüzüne bakmadığım Şiga'yı, plajdaki kızlar ilgi gösterince benim de sevesim geldi. Kızlar köpekli erkeklere daha bi ilgi gösteriyorlarmış, bunu ileride kullanmalıyım.

Perşembe, Ağustos 16, 2007

Hergün aşıyom kendimi

Dün akşam İnciraltında lunaparka gittik. Kocaman kurt elmasına bindim.( Anlayamayanlar için annenin notu: elma kurdu) Süperdi, en hızlı aşağıya inip, yan dönünce en güzeliydi. 15 turdan sonra annem artık benle binmekten sıkıldığı için bi tur da yalnız bindim.

Aslında dün maç seyretmeye gitmiştik. Ne güzel giyindim, bayrağımı falan aldım, ama sabrım ilk 10 dakka dayandı.

Birde son merakım satranç. Kale, fil, vezir ve piyonu nasıl oynar baya öğrendim. Saolsun Yılmaz amca anlattı hepsini. Atta zorlanıyom. Bir de benle oynıycak birini bulmakta zorlanıyom.

Sabah yaşanan bir replik:

Aslı: Acar okulu özledin mi sen, ne zaman gidiceksin okula bi daha?
Acar: Şu şişko tatil bitsin ondan sonra!
Baba: Şişko tatil yaz tatili mi oğlum? Hafta sonları çeşme tatilleri ne o zaman?
Acar: Onlar da minik tatil!

Hadi sii yuuu

Salı, Ağustos 14, 2007

Bu sinema neden bu kadar kısa sürdü


Dün akşam anne ve babayla sinemaya gittik: Neşeli Dalgalar. Patlamış mısırım bitene kadar herşey güzeldi, sonra sıkılmaya başladım. Ama sinema gene de kısa sürdü gibi geldi bana.

Sinemadan replikler:



Ben: Anne kolyesi neden kayboldu? Nereye düştü o? Neden Z kayboldu? Nereye kayboldu? Neden tahtası kırıldı? Ordakiler ne? Kazandı mı anne? neden kazanmadı? Neden bitti film?

Geçen hafta sonu Altınova'daydım. Miran ve Miray'ı gördüm, çok tatlılar, ama bikaç defa ağladılar. Bi de ismihan anne onlara ilgi gösterince biraz kıskandım.


Ontur hafta sonları da devam ediyor.



Çarşamba, Ağustos 08, 2007

Koket sefamız bir harikaydı




Evvelki hafta ümittanın koket sefası bir harikaydı. İlk başlarda gemiden derin ve soğuk ve lacivert denize girmek beni zorladıysa da, çok güzel bir gün geçirdik. Ayşegül abla, hakan dayı, aygülcüğüm, ümitta, nazmi enişte ve cihan abi ile, herp beraber yelken yaptık. E tabii ben kah yukarda, kah aşağıda, kah en aşağıda, çok işim vardı. Yelken açılıyor: çık yukarı, motor çalıştı: in aşağı, köpüklere bak, yavaşladık: öne git filenin üstünde zıpla, hızlandık: çık yukarı, bot iniyor: in aşağı, yavaşladık: kamaraya in deniz penceresinden denizi seyret, yemek geldi, güverteye çık, ohoooo bi dakka uyumaya fırsat bulamadım valla.



Çarşamba, Temmuz 25, 2007

İstek üzerine yazıyorum

Yoğun istek üzerine bugün yazmaya karar verdim. Sabah geçen muhabbet:

Sabah annem giderken ağlamam üzerine, merak eden annem işyerinden beni aradı.
Anne: Nassın aşkım?
Ben: Çiçeğim çiçek açmış
Anne: Öyle mi? Ne renk açmış?
Ben: Açmamış da aççak.
Anne: Sula o zaman çiçeğini.
Ben: Tamam

Ve telefonu kapatırız, ama aklıma gelen bişey yzünden annemi tekrar ararım.

Ben: Senin sula demene gerek yok, o zaten "beni sula" diyo bana.
Anne: Öyle mi, ağzı mı var çiçeğinin
Ben. Evet toprağın içinde.
Anne: Haa, tamam o zaman, selam söyle benden.
Ben: Söylerim, hadi bay bay.

Ve telefonu kapattık.

Son zamanlarda Bugs Bunny VCD'lerine taktım.

"Tebrikleeeeeer, yüzbaşı smiterliy!!!"

Pazartesi, Temmuz 16, 2007

Cips endişesi

Babam bakkaldan cips ve su almak için arabayı kenara çekti, annem ve ben arabada bekliyoruz.
Ben: Anne ben de babamın yanına gitcem
Anne: Otur oğlum, gelcek şimdi baba
Ben: Ama ya cips almayı unutrsa
Anne. Unutmaz
Ben: Ama ya acılı cips alırsa
Anne: Almaz oğlum
Ben. Ama nerden bilcek
Anne: Yazıyo üstünde, okuyup da alır
Ben: Ama ya yanlış okursa
Anne: Hayır oğlum, bak gör doğru cips alcak
Ben: Ama gelince hemen sor tamam cips aldı mı diye

Çarşamba, Temmuz 11, 2007

Bir yüzdüm ki sormayın


1000 günlük tatilden döndük sonunda. Marmaris Magic Life, ardından Fethiye ve Çeşme. Bol maceralı, bol eğlenceli ve bol yüzmeli bi tatil oldu.
Fethiye'de kedi gibi sürekli masamızın yanında duran köpek Efe, minik bir Alman kurdu vardı. Gerçi Çeşme'de kaldığımız Kummotel'de fareli odanın fare ve kertenkelelerinden daha az zararlıydı.
Geçen sene, sezon başında ağzıma su kaçtığından tüm sezon yüzmemiştim. Ama bu sene yüzmenin keyfine vardım sonunda. Yani her çocuk gibi, ben de artık sudan çıkmayan bi balık oldum. Hayret vericidir ki hasta olmadan da döndüm.
Replik: (Tatil yolunda daha henüz otobana çıkmışken)
Ben: Anne sana bi şaka yapayım mı?
Anne. Yap oğlum
Ben: Ne zaman gelicez?
Anne: Dur oğlum daha yeni çıktık yola.
Ben: E şaka yaptım:-)
Tatilin bana kazandırdığı bir diğer güzellik de resim yapmaya başladım.
Neyse, başka fotoğraflar çıkınca da koyarım buraya.

Pazartesi, Haziran 25, 2007

buz gibi soguk su istiyom

Ben: Anne bana buzlu su verir misin?
Anne: Normal su koyduguna emin oldugum bardagi uzatarak) Al aşkım
Ben: Ama bunun içinde buz yok
Anne: Erimiştir aşkım
Ben: Ama soğuk değil
Anne: ?!?!?


Başka bir replik:
Ben: Anneee
Annem: Efendim aşkım
Ben: Okuldan sonra beni jet yerine götür, jete binelim ve kaliforniyaya gidelim, tamammm mı?
Anne: Tamam oğlum, yemeğini ye, düşünürüz.

Ve ayakkabı alırken:
Anne: Bak oğlum, Ninja kaplumbağalı ayakkabı, alalım mı sana?
Ben: Hayır ben spaydırmenli istiyom.
Anne: Ama bak bunun ışıkları da yanıyo,
Ben: hayır be spaydırmenli istiyom.
Anne: Aşkım, spaydırmenli sana büyük geliyo, bak bu da ışıklı
Ben: Ama Doğuçağın spaydırmenli var
Anne: @!@!@!æ

Ve Gökçe il ilgili karmaşa:

(Gökçe annemin Liseden sınıf arkadaşı, Ontur otelin Genel Müdürü)
Ben: Anne, Gökçenin evi Ontur otel mi?
Anne: Hayır, Gökçe'nin iş yeri orası
Ben: Ama evi işinin içinde mi?
Anne: Hayır ama yanında
Ben: Peki toplantılarını onturda mı yapıyo?
Anne: Evet aşkım
Ben. Peki orası iş yeri ise ben nasıl gidiyom?
Anne: ?!?!?!

Cuma, Haziran 22, 2007

Hafta sonu Ontur Oteldeydik

Bu sene aile toplantımızı Çeşme'de Ontur otelde yaptık. Ama ailenin yarısı hafta sonunu hastanaede tamamladı. Otelde kapılan bir mikropla, anneanne, Aygül Yenge ve diğer bazı aile üyeleri hastanelere taşındı. Biz geride kalanlar ise eğlenmeye devam ettik. Mesela:

Ben: (Cihan'ı işaret ederek) Kadıııın, Kadıııın!
Ece: Neden Öyle diyosun
Ben: (Cihan'ın cart pembe t-shirt'unu gostererek) baksana şunun haline
Masadakiler: Hihohaaaaaa

Perşembe, Haziran 14, 2007

Astronot Acar















Yaza hızlı bir başlangıç yaptık



19 Mayıs'da sürpriz bir kararlar Bodrum'a gittik. Omer ile cok eglendigimiz Divan Palmira oteline ailecenek bayıldık. Yalıkavak'da sokak kahvesinde baba ve Omer'le de mac seyrettik.


Bodrum'a gitmişken tabii, Başar abi ve Suna ablayı da ziyaret etmeyi de ihmal etmedik. Ne tesadüf ki Ece ve serseri Yetkin'de ordaydı, ve onlarla da güzel bir Marina keyfi yaşadık.










Mayıs ayında tabii önemli olaylardan biri de her sen olduğu gibi 40 gün 40 gece yapılan doğumgünü kutlamaları. Bunlardan ilki, okulda. 1 senedir herkesin doğumgünü kutlamalrına şahit oldum. Sonunda benimki de geldi. Kral tacım da çok havalı 3 gün başımdan çıkarmadım.









Kutlamaların devamı Ontur otelde de devam etti.







Hayatımın ilk müsameresi de geçen hafta sonuydu. Astronot Acar olarak çok havalıydım.

Bu arada yaz dönemi ile, yüzme derslerine de başladım. Arkadaşlarla havuza girmek çok eğlenceli.



Son zamanlarda ağzımdan düşmeyen şarkım:
Aşkınla sevginle sen çok yaşa
yükseliyor bayrağın arşa
yüz yıl önce doğdu şanlı ehsane
Yüz yaşında mutlu ol Fenerbahçe
Lay laylalaylalaylalaylaylay

Anne bana hemen Fenerbahçe tişörütümü giydir.
Anne bayrağım nerde?

Ben: Anne ben cips yiycem
Anne: Yemeğini bitir, ondan sonra
Ben: O zaman cips yerinde duruyo mu bakıp geleyim

Pazartesi, Mayıs 21, 2007

FENER






Super haftalari geride biraktim.








Annemle 4 gun Istanbul'daydik. Aysegul abla, hala, eniste, jale yenge, mete amca, bir poh pohlandım, bi iyi bakıldım, bi şımardım sormayın.

Hemen bi replik sunıyım size:
Ben: Hala sen hangi takımı tutuyosun
Hala: Beşiktaş
Ben: Salla Beşiktaş'ı gitsin
Hala ve Ayşegül: Hihohaaaaaa

Cadde'de süper yemekler, boğaz kıyısında kahvaltılar, eğlence parkları. Ohooo hepsi süperdi. Tabii annem aynı şeyi düşünmüyo. Alışveriş ümidiyle girdiği birkaç mağazada altıma kaka yapınca, tüm alışveriş hayallerini bir kenara bıraktı.

Diğer bir önemli haber ise, Fener'in şampiyonluğu. Fener şampiyon olunca attım kendimi dokaklara, abilerle beraber FENER diye bağırdım. Annem t-shirt'ümü de giydirdi, babam da kocaman bayrak aldı bana, balkona bağladım. Keyfime diicek yok yani.

Boğaz kıyısında anneler günü kahvaltısı.


Anneler gününden replik:

Ben: Anne sen gözünü kapat, ben sana çiçek alayım, gözünü aç, ay ne güzel çiçekler almış oğlum de.

Anne: Bi de ısırıyım seni


Bir de Ömer ve Sueda'yı ziyarete gittik. Ömer arkadaşı çok sevdim, geçen hafta sonu Bodrum'a da gittik beraber, fotolar çıkınca onu da yayınlarım


FENER coşkusu sokaklarda.
Baba: Sarııı
Ben: Lacivert
Baba: En büyük
Ben: FENER

Cumartesi, Mayıs 05, 2007

Duygularim

Baba: Oğlum napıyosun?
Ben: Duygularımı rulo yapıyom!
Baba: Hangi duygularını?
Ben: Bebeklik duygularımı!
Baba: ısırırım babacım o duygularını!

Çarşamba, Mayıs 02, 2007

Koca Nisan ayı gelmiş, geçmiş

Of, of neler oldu neler koca Nisan ayında



Ipek boceklerimiz, geldiklerinde kucucuktuler, simdi koza yapmaya başladılar.









Babaylar yeni hobimiz, köpük savaşı

Ve bir replik:

Baba: Sınıfta en yakışıklı kim oğlum?

Ben: Doğuçağ

Baba: Hadi canım, ben gittim baktım, senden yakışıklısı yoktu

Ben: O zaman o gün Doğuçağ gelmemiş olabilir.

Başka bir muhabbet

Ben: Anne ben büyüyüncü, Tuğçe Taşar ile evlencem. Ama çok büyüyünce

Anne: Tuğçe'de senle evlencek mi peki?

Ben: Evet tabii ki, İrem'de Canefe ile evlencek







Pazartesi, Mart 19, 2007

Son esprilerim

Ben: Anne ikea neden ikea?
Anne: Neden olmasın?
Ben: Üçea olsaydı
Anne ve Baba: hihohohoho

Perşembe, Mart 15, 2007

Halk oyunlarında halka olunur

Anne: Bugün halk oyunları dersi var mıydı?
Ben: Evet ama halka olmadık
Anne: Isırırım seni

Salı, Mart 06, 2007

boylesini gormedim

Dün akşam hayatımın azarını işittim ve dayagini yedim. Donuma yaptigim 4. kakadan sonra babam çığrından çıktı. Evi inletti. Ben de geri kalmadım tabii. Üstüne üstlük annem de acar-ne-yaptı-masalı'nı anlatmadı. Görür onlar, bu akşam 5 defa altıma yapmazsam, bana da acar-macar-nacar demesinler.

Perşembe, Ocak 18, 2007

Hasta muhabbetleri

Doktora gitmek için taksiye bindik ve takside muhabbet:

Ben: Anne, ben doktora gitmek istemiyom
Anne: Ama hastasın
Ben: Ama neden hasta oldum
Anne: Çünkü söz dinlemiyon
Ben: Ben söz dinliyom
Anne: Bak dün akşam bezelyeni yemedin
Ben: Ama bi top yedim yaa
Taksi şöförü: hihahahaha

Cuma, Ocak 05, 2007

Öcü noel baba

Sonunda annem, okul korkularımın sebebini buldu. Haftalardır okulda beni yemek yerken tehdit ediyorlardı, yemeğini yersen noel baba geleceki sana hediye verecek diye. Ben de yemiyodum tabii o zaman, ya noel baba gelirse diye. Sonradan öğrendim, noel baba kötü baba değilmiş, iyi bir babaymış. Gene de partide temkinli davrandım, yanına yaklaşmadım. Aslında içinden Minicik öğretmenin sesi geliyodu ama gene de hediyemi anneme aldırttım.

Yeni yıla da biz de herkes gibi girdik tabii, kaçamıyon bu yeni yıla girme işinden. Evdeydik annem ve babamla. Havai fişekler patlamaya başlayıncaya kadar herşey çok güzeldi, havai fişekten de korktuğum için yeni yıl hemen bitsin istedim.

5 gün tatilde de annemin sözünü dinlemeyip, pandiflerimi giymediğimden, sadece patates, hamburger ve ketçap'ı yemek olarak kabul edip, her türlü yeşil şeyi red ettiğimden, sonunda hasta olmayı da başardım.

Çin lokantasından bir enstantane, küçük parmaklarla bu iş çok daha kolay oluyor.

Günün repliği anne ile kavga:
Ben: Anne bowling oynayalım
Anne: Yemeğini yemeden olmaz
Ben: Ama ben bowling oynamak istiyom
Anne: Önce yemeğini ye
Ben: (Ağlayarak) Anne beni anlamıyor musun? Sana bowling oynayalım dedim
Anne: Sen beni anlamıyor musun, sana önce yemeğini ye dedim
Ben: Ama ben yemek memek istemiyom
Anne: Ama ben de boling mowling istemiyom
Ben: Anne ama sen yoksa beni sevmiyo musun.

vs. vs. vs.