Pazar, Aralık 02, 2012

Türkiye'de de gezmek lazım arada bir


 Bu aralar gezilerimiz yurt içinde: meğer Türkiye'de Antalya dışında da gidilecek, görülecek yerler varmış.

Bir Pazar günü kankiyle beraber Birgi ve Bozdağ gezisi yaptık.
Birgi'de Çakırağa konağı, Aydınoğlu camii ve restore edilmiş konaklardan oluşan sokaklar, Bozdağ'da ise Gölcük'de yürüyüş, falan hepsi iyi hoş da homidi gırtlak tarafı çok daha cazip bu işin.
Birgi'de öğle yemeği köyün girişinde Birgi köftesi.



Bozdağ'da ise köpük helvası hmmmm enfes.

 Kurban bayramı tatilini ise uzun uzun düşünüp, Antalya'da Golf mü, yoksa Kapadokya'da gezme mi, günlerce düşünüp taşındıktan sonra, hem Golf hem de Kapadokya deyip gene bol gezmeli bir tatil geçirdik.

Kapadokya'da ilk akşamımız ufak bir araba krizi ile başladı. Nevşehir havaalanına indiğimizde fark ettik ki ne rent a car ofisi var, ne de kiraladığımız araba. 3-5 telefon trafiği ile bu sorunu hallettikten sonra gece otelimize vardık. Allah'tan otelimiz ve odamız rahat ve çok güzeldi. Hele kahvaltısı enfesss.
 Ertesi gün arabamızı ve bir tane tur rehberimizi teslim aldıktan sonra gezimize başladık.
Benim en sevdiğim yer Kaymaklı yeraltı şehri oldu.

 Kapadokya benim gibi kımıl zararlısı tipler için çok da uygun değil. Tırman, in, gene tırman,gene in, sonra gene tırman, öbür taraftan in. O köşede bir kilise oyuntusu, bu köşede bir manastır. E bi yere kadar dayandım tabii.
 Ihlara vadisine inerken. Yani henüz ıhlamaya başlamamışken.390 basamak. Vallaha saydık.
 Ihlara vadisi
 Onca yürüyüşün ödülü dere üstünde çay bahçesi. Yaşasın dostum tostum.
Kızılçukur vadisi'nde gün batımı
Ayrılırken balonlar bize veda ediyor.
Şimdi diiceksiniz tabii, senin yok mu balon fotoğrafın diye. Haklısınız güzel soru. Yok. Babamın risk anlayışının ve annem ve benim tatilde kalkış saati anlayışımızın dışında kaldı bu etkinlik. Kapadokya'dan ayrılıp havaalanına doğru giderken bizi selamladılar ama tek tek.

Pazar, Eylül 16, 2012

Macera dolu Amerika

Sabah kahvaltıda muhabbet:
Ben: Bugününün en güzel yanı, yaz tatilimin kalan kısmının ilk günü olması
Olcay: Ama bugün son gün
Ben: Olsun kalan kısmın ilk günü
Olcay: Kalan saatlerin ilk saatleri

Evet yaz tatilimin son günündeyiz. Tatil, 1 haftalık basket kampı ile başladı. Daha dün gitmişim gibi geliyo oraya. Onun haricinde genelde gene Gran Via'daydik. Ama tatile damgasını vuran seyahat macera dolu Amerika oldu.

Yolculuk gayet güzel başlamıştı. 8 saat film-oyun vs, yeme içme vs. gayet güzeldi. Taa ki bavulumuzun olmadığını anlayıncaya kadar. İlk andan itibaren bol alışverişli bir tatil oldu yani.

Sabah alışverişi ile günlük kıyafetlerimizin alımının ardından kendimizi New York sokaklarına attık.
42. caddede yürüyüş














Chelsea bölgesinde high line parkı çok eğlenceli ve farklı bir park. Eski bir tren yolunun üzerine yapılmış.















Elbette sarı taksilere binildi, ve "Öndeki aracı takip et" denildi. Söylediğimz anlaşılmadı ve "Daha hızlı gitmez mi bu alet" diye üstelenildi.











Chelsea Market'ta cupcakeler arkamızdan ağlamasın
Madagasgar penguenlerinin evi, Central Park Zoo gidilmese olmazdı tabii











Empire State binasının tepesine çıkarken, akıllı annemin aldığı express biletler sayesinde 1000 kişilik kuyruğun en önüne geçip, VIP olmanın keyfini sürdük. Şüphesiz New York'da en sevdiğim macera oldu bu bina.













Ve sokak sosislisinden enfes bir hot dog
















İkinci durağımız Las Vegas. 50 derece sıcaklık. Bellagio su gösterisi. Cirque du Soleil "O" gösterisi, helikopter turu ve 5 televizyonlu muhteşem odamız.














Grand Canyon
Biliyorum bunlardan Forumdada var, ama bunlar gerçek ve vatanından











Bizi Grand Canyon'a götüren helikopterimiz
Sonsuz mutluluk anı
Harley Davidson Cafe'de















 Üçüncü durağımız buzzzz gibi San Francisco
Tabii San Francisco'da Cable Car macerası
Cable Car kuyruğunda beklerken donunca katmanlarımıza katman ekleyerek yolumuza devam ettik.















 Uzun yol günü. San francisco'dan arabamızla Rute 1 yoluna koyulduk. İlk durak Santa Cruz Boardwalk. 100 yıllık lunapark.

 Carmel şirin minik bir kasaba."Nice Car" ile birlikte.
Onlarca süper manzaralı köprüden biri
Santa Barbara'da elimi okyanusa değdireyim derken dalgalar ayakkabılarımı da ıslattı.











 Sevgili arabamız 1 hafta bizi gezdirdi.
Disneyland
 Mickey bilekliğim ve ben
 In n Out ve bir kez daha hamburger
 Peterson araba müzesinde
Hay aksi, onca çabama rağmen güldüğüm bir fotoğraf yakalamayı başarmışlar.















Macera bitti, eve dönüldü, yepyeni bavullar, eşyalar ve anılar ile tabii.

Pazar, Mayıs 06, 2012

Italyaaaa bir kez daha


Ve bir kez daha Italya yollarına düştük. Bu sefer rota göller bölgesi. Otelimiz Comabbio gölü kıyısında 16. yüzyıldan kalma bir villa. Ekip kalabalık. Ben ve kaprislerim, annanem ve sırt ağrısı, Selim ve uzun yemek saatleri, annem ve organizatör stresi, usta şoför babam, Yılmaz dede ve fıkraları, Aygül Yenge ve sadece 1 gün bize katılabilen Hakan Dayı.


Ekibin bir kısmı başka uçakla Italya'ya vardı bile. Kalanlarda işte burda














Bir gün de İsviçre sınırını geçerek Lugano'ya ve Mini İsviçre'ye gittik. Ben daha önce gitmiştim, ama bu sefer Selim'i gezdirdim. 





Arabamız, hepimizi rahatça taşıyacak büyüklükte Mercedes Vito. Son gün otelimizin önünde.




Isola Bella. Maggiore golu ortasinda (Yukarda)
Yağmur izin verdiği ölçüde gezebildik. 7 kişi 1 şemsiyenin altına nasıl sığar?
Sığamaz tabii, herkes birer şemsiye edinir, ya da Yılmaz dede gibi itfaiyeci kostümünün içine girer.
Pilot and co-pilot.(Aşağıda)
Arabanın en güzel yanı, annem ben ve babam üçümüz birden en öne oturabildik:-)





Bellagio, Como gölünün en güzel noktası. Buraya Como'dan bindiğimiz ve bizi 2 saat dolaştıran rahatsız tahta banklı gemi ile vardık.

Tüm ailem diğer turistler gibi Como gölü kıyılarında ki "muhteşem"  villa ve sarayları seyrederek geldiler. Ben her zamanki gibi PSPm ile bütünleştim.

CIAOOO

Pazar, Şubat 12, 2012

Dubai mi? Napoli mi? Paris mi?

Yeni bir yıl başladı. Hatta sömestr tatilim bile bitti, ve hatta İzmir'e kar yağdı ve hatta First Lego Leauge vakti bile geldi.

Yeni yıla annem ve babamla evde girdik. Gene sarılarak tabii, bütün yıl sarılabilmek için, ama bu yıl akıllılık edip bir de tam 12'de ağzıma badem şekeri attım ki bütün yıl badem şekeri yiyebiliyim.
Yılbaşı için babamla 1 ay önceden hazırlıklara başladık.Yiteceklerimiz hayallerini kurduk, alışveriş listelerini hazırladık. Olabilecek tüm aburcuburları o gece yedik. Birar miğdem bulanır gibi oldu, ama çaktırmaım, fırsat bu fırsat deyip yemege devam ettim.



Şubat tatili için bütün planlarımızı Dubai'ye gitmek için yapmıştık. Ama vizelerimizde problem çıktığı ve bu da İstanbul'a gittikten sonra belli olduğu için mecburen başka bir tatil planı yapmak gerekti. Napoli mi, Basel mi Paris mi Tunus mu derken,kendimizi Napoli uçağında bulduk. Ama ben 5 gun boyunca Dubai diye tutturmaya devam ettim.


Sorrento'da otelimizin önü
















Pompei çok ilginçbir antik şehir. MS 72 yılında yanardağ altında kalmış ve 17 yüzyıl boyunca hiçkimse şehri ortaya çıkaramamış. Sonra bir de bakmışlar, taşlaşmış insanları ile Pompei aynen duruyor.
















Vico Equenza, bir başka süper manzaraları kasabacık. Aynı zamanda metrelik pizza'nın anavatanı.


















Amalfi kıyılarında virajlı yollarda

















Amalfi

Tabii buralara normalde sömestr tatilinde gidilmez. Gidilirse, cekik gözlüler ve sizden baska ortalarda kimseler olmaz.












Vizuv yanardağının tepesine annemle beraber çıktık. Çıkıncaya kadar öldüm diyebilirim.
















Yanardağın tepesinden Napoli körfesi manzarası 2 saat tırmandığımıza değdi.





















Napoli














Sömestr tatilinin diğer bir sürprizi İzmir'e kar yağması oldu.

İşte penceremizden kar manzarası. 4 saat kartopu oynadım, ve kardanadam yaptım.
















Aman tanrım, kafamda biri kuluçkaya mı yattı.