Pazar, Aralık 21, 2008

Lego şehrim, son hızla büyüyor

Tembel anna, gene bloga yazalı aylar geçmiş bak. Okumayı öğrendim, ama yazmayı öğrenemedeğimden, hala annemin keyfinin gelip bloguma bişeyler yazmasına mahkumum.
Son bikaç ayın en dikkate değer olayları:
Ramazan bayramında hasılatın tamamını dev yarış arabası setine harcadım. Aylardca oynadık, annemle babamla ve İsmihan anemle. Tabii ki yenilince çok sinirlendim.



























Şeker bayramındaki Antalya gezimizden sonra tam bir harabe canavarına dönüştüm. Yazık ki yağmurlar başladığı için artık pek harabe gezemiyoruz, ama artık macera anlayışım harabe ile başlıyor.
Burda da Efes'te - Efesos yani- heykel acarı görüyoruz. Efeste en çok yamaç veler macerasını sevdim, birde kocaman antik tiyatroyu.
Diğer fotoğrafta Nysa harabelerinden. Bu macerada Lara'da vardı.




Bazen haftasonları Alaçatı'ya gidiyoruz hala. Yazınkinden farklı olarak iç mekanlara takılıyoruz.


















Kurban bayramında Sicilya adasına gittik. Turun tek çocuk katılımcısı olarak, herkes ile kanka oldum. Burda en iyi arkadaşım Aslı ile fotoğrafımı görebilirsiniz.


Sicilya adasında iki gece Palermo'da kaldık. Orada aklımda kalanlar:


Çok pis sokaklar
Dev manolya ağacı
Katedral, ve içindeki yer takvimi
Kaplumbağalı havuzlu restoran
Gece bandosu
2 gece orda kaldıktan sonra Cefalu, Messina ve Taormina şehirlerine uğrayarak Catania'ya gittik. Bu şehirlerde aklımda kalanlar:
Cefalu'da danslı bando
Taormina'da merdiven tırmanan noel baba
Yolda geçtiğimiz 118 tünel
Ertesi gün Etna yanardağına çıktık, ki bu bence seyahatin en güzel macerasıydı.
Kapkara lav kalıntıları heryeri kaplamıştı. En son 2002 yılında patlamış, biz gittiğimizde iyi ki patlamadı. Ama patlarken çekilen 24 fotoğraftan oluşan bir albüm satın aldı annem. Turdaki herkes ile tek tek baktım fotoğraflara.
Son gün de Syracusa'yı gezdikten sonra havaalanına gittik. Uçağımız ilk önce Tunus'a gitti, ordan yolcular aldı. Uçağımıza binen yolcular arasında sınıf arkadaşım Demirhan'da vardı. Bu yüzden dönüş yolunda hiç sıkılmadım. Demirhan ile uçakta koştuk durduk.




Artık odamda, dev yarış pistini kaldırdık. Onun yerine dev lego şehrini kurduk. Annemin internetden indirdiği yapım kılavuzları sayesinde dayımın ve Onur abimin legolarından birçoğunu yapma şansımız oldu. Tabii Kurban bayramı hasılatımıda legoya yatırınca süper bir şehir elde ettik. Havaalanım (bir yolcu uçağı, bir helikopter, bir de kurtarma helikopterli), şehir parkı, restoran, hamburgerci, sahil güvenlik gemisi, kulesi ve iskelesi, evler, güvenlik kamerası, rafting parkuru gibi bir sürü şey var şehrimde. Ama hala, hastanem, itfaiye binam ve polis merkezim yok, ilgilenenlere duyurulur (Yılbaşı yaklaşıyor ya, o bakımdan söylüyorum)
Bir de son alerji gelişimimden bahsedeyim. Cumartesi günü test yaptırdık. Koluma 20 tane damla damlattı doktor. Ve sonuç: Kedi ,köpek, tavşan tüyüne (Şigaya dokunmam, yaklaşmam, aynı odada bulunmam yasak yani Evif), zeytin ağacı polenine (annanecim, zeytinci bir torunun olamayacak galiba), çayır çimene ve nemli ortamlara karşı alerjim varmış.
Replikler olmadan yazımı bitirirsem, aylardır yazmamış olmamı affetmezsiniz di mi?
Alerji doktorunda muhabbet:
Babam alerjik reaksiyonları okurken:
Baba. Bak Acar, burada yapay gıdalar, boyalı şekerler yemek havayollarında tıkanıklığa sebep olur diyo.
Ben: Ne yani artık uçağa binemeyecek miyim?

Salı, Ekim 21, 2008

Rekor kırdım

Baba ile eve varma yarışı yaptık.
Ben: Yaşasııın, rekor kırdım.
Ben: Ama, merak etme yapıştırcam.
Anne, baba: ?!?!?!?!?!

Salı, Ekim 07, 2008

Dişsiz Acar

Dün okulda ilk dişim çıktı. Yastığımın altına koydum gece. Diş perisi gece gelip, dişimi almış, yerine de oyuncak kamyon bırakmış. Ben Hot Wheels, köpekbalığı seti istiyordum ama idare edicez artık. Belki onu da noel baba alır yılbaşında.

Pazartesi, Ekim 06, 2008

Tatilde maceradan maceraya koştuk.


Bayram tatilinde süper maceralar yaşadık.
Antalya yolculuğumuz uzun ama eğlenceli geçti. Yolda ezberlediğim şarkıyı size söyliim:

Git ona git bendeeeen, salam söyle, salam söyle...
Git ona git bendeeeen, sucuk söyle sucuk söyle...
Git ona gşt bendeeen, yumurta söyle, yumurta söyle...
Son pişmanlık, fayda etmeeez, git ona söyleee...
He, he...


İlk gün kocaman Şelale'yi görmek için tekne turuna çıktık. Biraz ıslandık tabii.


Sonra maceramız, Kurşunlu şelalesi ile devam etti. Şelalenin arkasına geçmek ilk önce beni biraz korkuttu, ama babamla geçince korkmadım. orada, mağaralardan geçtik, balıkları besledik, piknik alanında yürüyüş yaptık.
Bir sonraki durağımız ise Perge oldu. Harabedeki taşlara tırmandık. Çeşmenin tepesine çıktık. Ordan akan sular, ordaki delikten akıp, şehir boyunca kanaldan gidiyormuş. Bir de kaplumbağa gördük, 13 yaşında olduğuna karar verdik.

Ve en son İspendos arenada Truva gösterisini seyrettik. Sonuna kadar hepsini seyrettim. Turva hikayesini de annem ve babam anlattı bir yandan.




Akşam yatarken annem ve babama görev verdim: Gece düşünün, yarın yaşayacağımız maceralara karar verin. Ama bugünkü gibi, sabah erkenden başlasın, akşam geç vakte kadar devam etsin.

Sabah sordum, ama daha karar vermemişlerdi. Gece çalışmamışlar yani, uyumuş tembeller.



Ertesi gün sabah, güne Kemer macerası ile başladık. Parkta oyun oynadık, dondurma yedik. Sonra günün harabesi, Phaselis'e gittik. Su kemerleri, tiyatro, ve hamamı çok sevdim. Donsuz denize giren çocuk da çok ilginçti. Ne kadar ayıp.

Harabelerde keşif de yaptık. Toprağı kazıp, mozaik bulduk, Agoranın gizli kapısından, hamamın üst tarafına geçtik. Kalp şeklinde mozaikler çok ilginçti.


Sonra, her tarafından Şelale'ler akan, Şelale restoranda yemek yedikten sonra, hiç sönmeyen ateşin olduğu yanardağa çıktık. Tırmanış oldukça zordu, bikaç kez düşme tehlikesi atlattım, ama sonunda yukarı çıkmayı başardım. Yukarda bol bol ateşle oynadım.



Antik şehirde espri:
Anne: Bak Acar burası şehrin ana caddesiymiş eskiden. Yanlarda hep dükkanlar varmış.
Ben: (10 dakika sonra, bir dükkan harabesine yönelerek) Anne bekle, şuradan oğluma bi ayakkabı bakayaım.
Anne, Baba: he he.
Ben: Güzel espriydi di mi?
Anne, Baba: Hi ho ha ho ha.

Ve yolda bir replik.
Korkuteli civarında araçla seyrederken.
Anne: Bak Acar ne kadar güzel bir tarla.
Ben. Evet koşmak içi birebir.
Baba: Birebir mi? Birebir dedi yaa.








Pazartesi, Eylül 08, 2008

O üzümler bana lazım

Baba ile muhabbet:
Baba: Acar bu ayaklarındaki üzümler çok tatlı gözüküyor, ben onları yiyiversem olur mu?
Ben: Olmaz, öğretmen beyaz çizgide sıra olun dediği zaman, o parmaklarımı çizginin önüne koymam gerekiyor.
Baba: Peki şu yanağı ısırsam, bak bomboş duruyo orda?
Ben: Olmaz, oraya yiyecek depoluyorum, sonra yutuyorum.
Baba: Kulağını ısırsam ne olur?
Ben: O zaman duyamam seni, mesela deneyelim, sen şimdi bişey söyle.
Baba: Acaaar.
Ben: Efendim, duyamadım.
Baba: N'apiyosun?
Ben: Duyamadım.
Baba: Bir sürü şeker almıştım, sana versem mi diyorum, ama duyamıyorusn tabii.
Ben: Ben şeker istiyom.
Baba: Hani duymuyodun.
Ben: Duymadım, tesadüfen istedim.
Baba: E nereni ısırabilirim?
Ben: Şu bacağımdaki tüyleri ısırabilirsin.

Perşembe, Ağustos 21, 2008

Yazlık muhabbetleri

Alaçatı'da yeni evimize, yeni arkadaşlara alıştım. Artık gece 11'den önce eve girmiyom, arkadaşlarla çete şeklinde sitede terör estiriyom ve koşup oynamanın zevkine varıyom. Bu arada bikaç replik:

Gran Via'da komşu teyze ile muhabbet:
Komşu Teyze: Acar sen ne kadar akıllısın öyle
Ben: Sen benim adımı nerden biliyosun?
Komşu Teyze: E annen söylerken duydum.
Ben. Senin adın ne?
Komşu Teyze: Oya.
Ben: Ne Boya mı? Ne komik isim.
Komşu Teyze: Boya değil, Oya!!!
Ben: Tamam, tamam kızma, şaka yaptık, sen de hiç anlamıyosun.
Komşu Teyze: ?!?!?

Ama yeni evimizde yatağıma daha alışamadım. Bi başka muhabbet:
Anne: Acar ben bu sabah bi baktım sen yatağında yoksun. Sonra aşağı bi indim baktım koltukta uyuyosun. ne zaman geldin oraya?
Ben: Gece yarısında, sabah oldu zannettim, ama baktım daha gece yarısıymış, yani dünyanın öbür yarısı öğlen yemeğini yerken.
Anne: Isırırım seni akıllık bıdık.

Bu arada Mars'ın dünyaya yaklaşmasını ve ay tutulmasını göslemledik.
Pikabu, Annane, Ece, Serseri Yetkin ve bilimum bulunanlar: Yaa, havalar çok sıcak, İzmir 42 dereymiş, gece uyuyamadık, vs.
Ben: Bence Mars dünyaya yaklaştığı için hava bu kadar sıcak, çünkü Mars çok sıcak bir gezegen.
Pikabu: Yaa, ben Mars'a gitmek istiyordum, gitmeyeyim mi?
Ben. Kesin ölürsün, ama istersen gidebilirsin.
Pikabu: Yok o zaman istemem. Peki Mars bu etrafında bişey olan gezegen miydi?
Ben: Hayır, o Satürn gezegeni
Pikabu, Annane, Ece, Serseri Yetkin ve bilimum bulunanlar: ??!!?

Şükür sonunda olimpiyatlarda bir altın madalya aldık. Annemde fotoğraf tembelliği hat safhada.

Pazar, Ağustos 10, 2008

olimfiyatları seyrediyom boyuna

Dun büün öğleden sonra panjurları da kapatıp evde olimfiyat açılışını seyrettik. Süper, süperdi. Gösteriler, 10 bin yüz bin insan, kocaman meşale, 10 dakika süren havai fişekler. Bugün de yüzme yarışlarını ve cimnastikleri seyrettik.

Topçu'da replik:
Ben: Anne ben şu tatlıdan yiycem,
Anne: Ha tamam, şekerpare.
Ben: Hani onun bıyığı, kuyruğu, bu nasıl şekerfare
Anne: He he he.

Salı, Temmuz 22, 2008

Bir adaya gitsem

Anne: Acarcım, sana bir soru. Eğer bir adaya gitmek zorunda olsan, yanına da sadece 3 şey alabilsen, ne alırdın?
Ben. Kürek
Anne, baba:??
Ben: Belki hazine vardır.
Anne: Güzel, peki başka?
Ben: Kolluk. Adanın etrafında yüzebilmek için
Anne, baba: He, he, süper:-), Başka
Ben: Iıı, şeyyyy, yemek pişirmek için bişeyler.
Baba: Peki biz?
Ben: Bi de sen, bi de sen (anne ve babayı kastederek)

Perşembe, Temmuz 17, 2008

Bu yaz işini sevdim ben






Yücüyü yıllardır kanki ile evli zannediyodum. Meğer değilmiş. Şimdi Gamze Teyze ile evlendi. Düğünde, beyaz kelebeklerin çalgı aletlerini düşmanlardan koruma görevi Yağız ile bana verildi. Çok eğlendim, keşke Yağızın evine gitsek, keşke Yağız bize gelse.







Okul da müsamerenin ardından kapandı. Erkekler arı oldu, kızlar kelebek. Annem, babam, İsmihan anne, annane, dayı gelmiş beni seyretmeye. El sallamamaya çalıştım ama dayanamadım salladım.









Bu yazın modası, son Ontur oteli kalışlarımızın birinde.















Her sene olduğu gibi bu sene de tatile Bodrum'a gittik. Ama bu sefer Armonia'ya değil, Dream Valley'e. Havuz, deniz falan, arap olup geldim. Dönünce İsmihan annem beni tanıyamadı.
Amerika'dan yeni arkadaş geldi. Kerem Nolan. İlk önce çok anlaşamadık. Ama ayrılmak üzereyken anlaşabilmeye başladık.
Artık Alaçatı'da evimiz var. Havuzunda yunuslar var diye Gran Via'dan ev almasını istedim annem ve babamın, ama şimdi yunuslardan korktuğum için etrafından dolaşıyorum onların. Odam süper oldu, çadırım bile var. Hem de arkadaşlarımın gelip kalabilecekleri bir de fazladan yatak var.
Bir sürü de çocuk var sitede ama ben muatap olmuyorum pek.
Ben: Anne ben senin yatakta yatmak istiyom.
Anne. Neden oğlum?
Ben: Çünkü havai fişek atılırsa diye korkuyom.
Ben: Anne ben senin yatakta yatmak istiyom.
Anne. Neden oğlum?
Ben: Çünkü benim yatağım küçük, dönemiyorum.
Ben: Anne ben senin yatakta yatmak istiyom.
Anne. Neden oğlum?
Ben: Çünkü benim odam sıcak.
Ben: Anne ben senin yatakta yatmak istiyom.
Anne. Neden oğlum?
Ben: Çünkü gece seni öpmek istiyom.
Ben: Anne ben senin yatakta yatmak istiyom.
Anne. Neden oğlum?
Ben: Çünkü seni çok seviyoruuuuum.
Anne: Canım benim gel hadi:-)
Ben. he he.

Pazartesi, Haziran 02, 2008

Dogum gününde hediyelere boğuldum





Tenis kulüpte kankim Burak ile beraber, okul arkadaşlarımızla doğumgünü partisi yaptık. Heryer şimşek McQueen ile süslendi, tabaklar, masa örtüsü falan. Bütün arkadaşlarımla çok eğlendik. Babaannem'de Denizli'den geldi, doğumgünüm için.
Annem de, Elif Teyze'de süper hazırlamışlar partiyi.


















Davetiyem bile McQueen'li oldu. Annemle beraber hazırladık hepsini. Arkadaşlarımın isimlerini yazdım tek tek.

Pazar, Mayıs 25, 2008

Lugano





Geçen hafta anneyle İsviçre'de Lugano'ya gittik. Peri teyze ve Berfin'in yanına. Tam 3 tane uçağa binmek zorunda kaldık, oraya gitmek için. Bu uçaklardan bi tanesi pervaneli ve küçücüktü.















Kocaman antenli dağa çıktık, Antenli dağa çıkmak için mini kare şeklinde trene bindik. Sonra trenden indik ve ben şehri gezmek için başka bir trene binmek istedim. Ama Peri teyze ve annem istemedi, ve replik:


Ben: Üüüüü, ben trene bincem, üüüüü
Peri Teyze: Ama bak arabamız burda, onunla gitmemiz lazım.
Ben: Üüüüü, ben trene bincem, üüüüü
Anne: Oğlum işimiz var, bak babaya hediye alcaz.
Ben: Üüüüü, ben trene bincem, üüüüü, çok ağlarım bakın, gözyaşlarımda boğulursunuz.
Anne ve Peri Teyze: Nasıııııl?


Ve sonra küçük İsviçre'ye gittik. Küçük trenler, küçük evler, küçük gemiler. Hem de biz köprüden geçerken, tren bizim altımızdan geçti.
Ve sonra bir de çikulata fabrikasına gittik. Çikolatalar, çikolata çeşmesinden akıyo, kalıplarda yapılıyo, sonra minik minik paketleniyo, asansörle yukarı çıkıyo, ve paketleniyo.
Ordan sonraki çikolata dükkanından da bir sürü, bir sürü cikolata aldık.
Ama ben en çok babamı özledim.

Perşembe, Mayıs 08, 2008

Bahar ne güzel, özellikle 26 Mayıs

Ve işte doğduğum mevsimdeyiz. Aylardır beklediğim 26 Mayıs'a da az kaldı. Kankim Burak ile beraber çılgın doğumgünü partisi düzenliyoruz. Çok heyecanlı.
Ama bu arada neler neler yaptım, bahar dolu dolu geçiyor. Kankilerle lunaparka ve hayvanat bahçesine gittik. Ben tabii ki biçok şey için zırlayıp durdum.








Dönme dolap, arabalar, kanolar falan hepsi süperdi, ama ben vaktimin çoğunu elma kurdu çalışmadığı için ağlayarak geçirdim.




Bir de bisiklet turuna katıldık anne ve modelle. Cumhuriyet meydanında ilk önce tüm bisikletliler toplaştık. Ben tabii kuşların peşinden bisikletle kovalamaca oynayarak, pilimin yarısını daha meydanda beklerken harcadım. Sonra bütün herkesle beraber yola çıktık. Çok hızlı kullanmaya çalıştım bisikleti ama herkes beni geçti. Konakda alt geçitten geçmek de en zoru oldu.
Sonra bisiklet turunun en zevkli kısmı başladı. Kamyonete binip, annemi takip etmek, he he he:-)
Bir de bana ödül verdiler, en küçük bisikletli olduğum için.








Sonra bir gün, Bora ve Yağmur ve Efe ile sinemaya gittik. Horton. Orda da ağladım, çünkü diğerleri film sırasında sinemanın içinde 8 tur attı, ben sadece 2 tur attım ve annem bana kızdı. Nedense bu sinema patlamış mısırlar bitince sıkıcı hale geliyor.











İtalya'dan misafir geldi evimize, Barbara. Çok iyi anlaştım. üzüldüm sonra gittiğini öğrenince. Bir sürü oyun oynadık beraber. Nysa festivaline gittik. Ama Barbara ile el pişirmece oynamak, kılıç kalkan ekibini seyretmekten daha zevkliydi.










Geçen sene olduğu gibi, bu sene de ege rallisi vardı. Ama bu sefer dağlara çıkmadık. Sadece Forum Bornova'da Start'a gittik. Süper gürültülüydü. 45 arabanın tek tek start almasını seyrettik. Hep kulaklarımı tıkadım.













Ve geçen hafta sonu arkadaşlarımla Brunch'a gittik. İşte bu da gölgede dondurma keyfi yaparkene. Ama burda da ağladım bol bol. İlk önce golf sopası bulamadık diye. Sonra, golf topunu kaydıraktan atamadım diye.
Bugün replik yok, aklına gelen varsa göndersin ekliyim.





































































































































Salı, Nisan 08, 2008

Yaşasın tatil





Artık annem ve annanem zeyitncilik yapmaya başladı. Bence hava hoş. Arazimiz süper, hem çiçekler, hem göl manzarası, hem de bırakır bırakmaz pır diye kaçan tavşanlar var.
Piknik yapmak süper zevkli, hiç ayrılmak istemedim ordan.





Bikaç hafta önce Ayşegül geldi İzmir'e. Bol bol gezdik, yedik, içtik. Ama en önemlisi gece saat 1'e kadar onun getirdiği Monopoliyi oynadık. Elektronik. Eskiden, taş devri zamanında para varmış monopolilerde. Şimdi para yok, kasa rahat.
Ayşegül ile replik:
Ben: Ayşegül, sen şişman göbek misin?
Ayşegül: Küstüm seninle konuşmuyorum.
(Bir süre sonra tekrar yanına gittim)
Ayşegül: Seninle konuşmuyorum demedim mi?
Ben: Ama ben sana zayıf göbek misin diye sorucakyım.



İşte bu yüzden başka kardeş, mardeş istemiyom. Tüm doğumgünlerinde mum söndüren tek kişi benim, hihahahahaha.



Dayının Doğumgünü







berber Yusuf amcada replik,

Ben: Yusuf, sen kepçeyi sür, ben kırmızı arabayı

Yusuf: Tamam hadi geç karşıya

Tatil ne demeyin. Bu Işıkkent bahar tatili. Oh ne güzel, bugün park Bornova, dün forum, yarın hayvanat bahçesi. Sefam olsun.

Cuma, Mart 07, 2008

Şubat-Mart gelişmeleri

Ohooo, neler neler oldu gene. Annem anca indirdi kameradaki fotoları bilgisayar, o yüzden anca yazabiliyom.
Kısa yazı bol fotoğrafla anlatayım.

Şubatta Şubat tatilim vardı. Evde kankilerime parti verdik. Bora ve Burakla süper eğlendik. Odamı benden başka birilerinin dağıtmasına ilk defa izin verdim.











Tatilin sonlarında da İstanbul'a gittik. Büyük babaanneyi, büyük büyükbabayı gördük, halamda kaldık, şişme yatakta gene zıpladım. Ayşegülü çok çok güldürdüm. Aslıhan bana İstinye Park'da timsah gösterdi. Ömerin evine de gittik, oyun oynadık. İsmihan annede geldi, İstanbul'a. En kocaman oyun parkına götürdü halam bizi. Vapura bindim. Nediiiiiiiiiim'e gittim. Ve ve ve, cadde kafede kahvaltı keyfi. Herşey süperdi.





Bir de kar yağdı. Bornova'da çok az yağdığından biz de tipik İzmir'li olarak Sabuncubeline kar topu oynamaya gittik. Hava çok ama çok soğuk olduğundan sadece 5 dakika oynayabildik. Ama en azından cip diye geçinen arabamızı patikalara sürme şansı elde ettik.











Forum Bornova'daki yeni tren
















Venedik sirki girşi. Dün akşam gittik sirke.

Sirk hakkında replik:

Anne ve baba işten eve geldi:

Baba: Oğlum bu akşam senin çok seveceğin bir yere gitcez.
Ben: nereye?
Baba: Bi sarılıp öp bakalım, söyliyim.
Ben: (Sarıldım, iki yanağından öptüm) Eeee, nereye?
Baba: Sirke!!
Ben: Bööh, ben sirke sevmem
Anne ve baba: Hi ho ha haha!!!


Ve Peri teyzenin Amerika'dan gönderdiği cam yapma şeyini yaptık hemen. Fırında pişirdik, camlar eridi ve minik boncuklar aydede ve yıldız oldular. Ona bakarak uyuyabilmek için, yastığımı ayak tarafına koyduk.






Pazartesi, Şubat 18, 2008

mustafaa

Ben. Anne biz bu şarkıyı okulda söylüyos,
Anne: Hangi şarkı?
Ben: Korkma sönmeez mustafaaaa

Pazartesi, Ocak 28, 2008

Rozella'ya davet

Elimdeki balonu kılıç gibi babaya doğrulttum ve bağırdım:
- Baba, seni Rozellaya davet ediyorum!
- Nereyeee?!
- Rozellayaa!
- Düello olmasın!?...
- Tamam Divellaya davet ediyorum o zaman!
- Hemmen geldim!!
Babamın üzerime atlayıp sıkıştırmasıyla son bulan Divellayı babam kazandı.

Pazartesi, Ocak 14, 2008

Susadım

Dun aksam yasandı:

Pazar akşamı yemek sofrasında oturuyoruz. fenerbahçe 2-2 berabere kalmış, baba maç yorumlarını dinlemeye çalışıyor, ben de laf kalabalığı yapmaya çalışıyorum.
Baba: Oğlum, sessiz ol, bak Fenerbahçe berabere kalmış.
Ben: Neden berabere kalmış?
Baba: (Sinirli bir şekilde) Susarsan dinliicez.
Ben: Susadım, hi hi hi

Anne koptu, baba gülcek, gülemiyo.

Pazartesi, Ocak 07, 2008

Dolama

Yazık ki dolama annemin hayal ettiği gibi bir tatlı değil. Parmağımın uf olması. Yaklaşık bir haftadır, parmağımın başına gelen şeyi insanlar sordukça, yaratıcı hikayeler uyduruyorum. mesela:
Annem: Acar, parmağına ne oldu?
Ben: Okulda kapıya sıkıştı. Sınıftan çıkıyorduk, Efe, kapıyı kapattı, benim elim de sıkıştı.

Bi başka gün;
Babam: Acar, parmağına n'oldu?
Ben: Tencereye değdim, yandı.
Babam: Pek yanmışa benzemiyor.

Bi başka gün:
Ece: Acar, parmağına n'oldu?
Ben: Motorlu arabam vardı, 2 pilli. Onların kablolarından elim yandı. Ama 3 pilli olsaydı yangın çıkardı.

İşte böyle, her seferinde değişik hikayeler uydurdum, ama sonunda annem ve babam beni doktora götürdü ve parmağım dolama olmuş. Doktor iğne yapcak diye çok korktum, ama yapmadı, sadece ilaç verdi.

Yeni yıla da girdik bu arada tüm dünya ile beraber. Yeni yıl gecesinde annanede kaldım. Annane ve Yılmaz amcayla havai fişekleri seyrettim.

Ama yeni yılı hiç sevmiyom, çünkü yeni yılla beraber annem artık 5 yaşında olduğumu ve kendi yatağımda yatmam gerektiğini söyleyerek beni yatağından sepetledi. Gece defalarca onun yanına gitmeye çalışıyom ama hemen uyanıyo. Ama dün onu uyandırmadan yatağına gidip, yanına yatmayı başardım, he he he:-)

Artık spor yapıyom evde. 2 tane dambılım var. Bugün eve gidince, dambıl rafları resmi de yapıcam. Her rafa farklı renkte farklı ağırlıkta dambıllar.

Ve son olarak piyango bileti repliği:

Yılbaşından 3 hafta önce, carefour'dan 3 tane yılbaşı piyango bileti aldık.
Ben: Anne, bunlar n'olcak?
Anne: Hani televizyonda toplar dönüyo ve rakamlar çıkıyo ya. Eğer o rakamlarla, bizim rakamlarımız aynı olursa, tatile gidicez.

Ve ertesi gün sabah, İsmihan anne eve gelir.
Ben: İsmihan anne biz piyango bileti aldık.
İsmihan Anne: Öyle mi, n'apcaksınız para çıkınca.
Ben: Tatile gitcez.
İsmihan Anne: beni de götürecek misin?
Ben: Hayır götüremeyiz, çünkü 3 tane bilet aldık. Sen de bilet al, sen de gel.
Anne ve İsmihan Anne: Hi ho ha ha...