Salı, Mayıs 23, 2006

Yasuuu

Kalimera gencler.

Sormayin, Girit adasindayim gunlerdir neyce konuscagimi sasirdim artik. Super bi gezi yaptik, anne babayla. Girit adasinda guzel bi otelde kaldik. Guzel yemekler yedik, araba kiraladik gezdik gonlumuzce. Uçak gördük bisürü. Bütün uçaklar otelimizin üstünden geçiyodu, o yüzden çok mutlu oldum. Ve sabah akşam zeytinyağı yemekten bokum bile yeşil çıktı.

Gezcek, göcek ne çok yer varmış Girit adasinda. İlk gün haritanın sağına doğru gittik. Elounda, Spinalonga adası ve Agia Nicola. Ikinci gun haritanın soluna dogru uzandık biraz. Rethimnon, Hanya (Konya'nın muadili). Ve son gun guneye: Matala, Agia Galini. Hepsinde çok eğlendim. Ama arabamız küçüktü, Alfameo gibi rahat değildi, o yüzden sıkıldım biraz.

Hemen size ada muhabbetlerimden bahsedeyim.

İlk gün:
Ben: (garsona) Bakar mısınız. Biraz ketçap getirir misiniz?
Garson: ?!?!?!
Anne: Oğlum, burası başka bir ülke, burada Türkçe değil başka bir dil konuşuluyor, seni anlamaz burada ki insanlar
Ben: (garsona) afkimontikalasinopitantuni

Gene de anliyo gibi gozukmediler ama.

Bu arada otelde çok tatlı ton ton bi garson teyze vardı. Gelip gelip bana yemek yediriyo ve Yasu diyodu. Onu çok sevdim. O da beni çok sevdi, bana peçeteden yaptığı bir çiçek verdi.

Bir başka muhabbet:

Anne (Kilisenin önünde): Bak oğlum, burasi da bir amin, ama bizim ülkemizdekilerden faklı
Ben: Bu aminin neden amini (minaresi) yok?
Anne: Burası başka bir ülke, burda aminler böyle.
Ben: Neden?
Anne: ?!?!?

Bir de balık akvaryumlarının olduğu bir yere gittik annemle. Karanlıktan korktum, ama dev akvaryumlar içinde yüzen kocaman balıkları görmek çok güzeldi.

Bir başka muhabbet, bu sefer İzmir havaalanına döndüğümüzde, polis kontrolünden geçerken:

Ben: afkimontikalasinopitantuni
Anne: Oğlum artık Türkçe konuşabilirsin, İzmir'e geldik seni anlayabilir burdaki polis amca.
Ben: Ama ben İngilizce konuşcam.

Gene blogumu fotograflarla taclandiramiyom, cunku annemin fotoğrafçılık yapacağı tuttuğundan bol bol dia çekti, bu çağda ne gerekse. Ama size anneler gününden bir enstantane sunabilirim:


Ve son olarak araba kiraladığımız, siyah dar tişörtlü, altın kolyeli, abinin sözüyle blogumu tamamlama istiyorum:

"If you have one flat tire, don't call me. Two flat tire call me."

Optum herkesi

Not:
Ben: Anne yamuk çıksın.
Anne: Hayır oğlum, arabada giderken fotoğraf çekmek yok.

Bi başka not:
Uzun bir günün sonuna doğru, arabada oturmaktan sıkılmışım:
ben: baba, sıtkımı sıyırdınız.
Anne ve baba: ?!?!?!?!?!?!?!

Perşembe, Mayıs 11, 2006

Biraz ip baskısı yapmaya ne dersin?

oooo, gene neler oldu valla haftalardır. Mesela mesela, İstanbul'a gittik annemle 4 gün. Süper eğlendim. Mete amcamın kocaman gemisine bindim, adalara gittik beraber, alışveriş merkezlerini dolaştım halamla, Ayşegül ablayla, büyük babaanne ve dedeyi sevgi sandviçi yaptık, Aslıhan'la parkta oynadık, süper yemekler yedik. Biçok mamayı ilk defa denedim. Mesela Hai sushi restoranına gittik. En çok turuncu bokcuklu olanını sevdim.

Evde ise hayat hep aynı. Kahvaltı, park, uyku, park, Pingu, park, oyun, park

Bu Pingu süper bişey. Bakin dogumgunum yaklasiyo, pingu kitaplari falan bulursaniz super olur. VCD'sini bulursaniz hiç almayın Türkçe 3 tane var zaten, onları da ben aldım.

Şirinlikler yapmaya son hız devam ediyom. Bakın babaylar aramda geçen en son diyaloğu yazayım size:

Dün akşam Park Bornova’dan dönerken şöyle bi muhabbet geçti babayla aramızda:
(Eve dönüyoruz, araba koltuğunda bi paket cipsi henüz mideye indirmiş bir şekilde keyifle oturuyorum...)

Baba: Oğlum cipsin güzel miiiiii?
Ben: Güseeeel!
Baba: Süpersin babaaa de olum o zaman bakıyım!
Ben: Süpeysin babaaa!
Baba: Aslansın babaaaa de bakıyim bi de
Ben: Aslansın babaaaaa!
Baba: Seni çook seviyom babaaa de bi de!
Ben:.........(biraz susup, düşündüm)
Ben: Onu da yarın deriz!

Durdurup arabayı ıssırcaktı babam ama müsait bi yer bulamadığından yapamadı ve gelip evde ıssırdı ve tabi onu hemen tokatladım şaaap diye, bi de “yapma dedim!” diye kısdım ona.

Gene dün geçen başka bi muhabbet:

(Arabada, İsmihan Teyze, Baba ve Anne gidiyoruz)
İsmihan Teyze: Neşe, Acar bana sorup duruyo beni okula yazdırın diye son zamanlarda.
Baba: Oğlum sen okula mı gitmek istiyosun?
Ben: Evet
Baba: Çok mu istiyosun?
Ben: Evet
Baba: Peki neden gitmek istiyosun okula?
Ben: Trompet çalmak için

(Malum 19 Mayıs, 23 Nisan çalışmaları, okulla ilgili tek bildiğim trompet gürültüleri:-)

Dün akşam bi de komik bi aktivitede bulundum. 19 Mayıs için benimkiler Girit adasına gitmeyi planlıyorlar. Malum vize için de Yunan konsolosluğu hepimizi süründürüyo. Şimdi de terörist gibi gözüken fotoğraflar istemişler bizden, biz de maaile fotoğrafçıya gidip fotoğraf çektirdik. Şimdi annem, ona anneler günü için aldığım yeni fotoğraf makinasının kamerası ile bu fotoğrafları bi çeksin ve sonra buraya onları koymaya çalışsın bakalım teknoloji ile bu kadar yoğun başa çıkabilecek mi:

Feba değil sanırım, biraz becerdi, ama bi fotoğrafçı olarak daha net fotoğraf beklerdim anne senden.

Neyse bu kadar muhabbet yeter. Biliyosunuz doğumgünüm yaklaşıyo. Ne yazık ki bu yıl da hediyeleri annem açacak, çünkü hala o işi beceremiyorum, ama seneye karar lıyım ona koklatmıycam bile.

Acar ve maymun ve köpek ve emzik

Notlar:
Neden bitti?
Neden o fotoğrafı koydun anne?
Neden İstabul'a gittik?
Ben de yazcam!!!
Pingu oyunları aç!!!
Ben de oje sürcem
Hadi bowinking:-)