Pazar, Mayıs 25, 2008

Lugano





Geçen hafta anneyle İsviçre'de Lugano'ya gittik. Peri teyze ve Berfin'in yanına. Tam 3 tane uçağa binmek zorunda kaldık, oraya gitmek için. Bu uçaklardan bi tanesi pervaneli ve küçücüktü.















Kocaman antenli dağa çıktık, Antenli dağa çıkmak için mini kare şeklinde trene bindik. Sonra trenden indik ve ben şehri gezmek için başka bir trene binmek istedim. Ama Peri teyze ve annem istemedi, ve replik:


Ben: Üüüüü, ben trene bincem, üüüüü
Peri Teyze: Ama bak arabamız burda, onunla gitmemiz lazım.
Ben: Üüüüü, ben trene bincem, üüüüü
Anne: Oğlum işimiz var, bak babaya hediye alcaz.
Ben: Üüüüü, ben trene bincem, üüüüü, çok ağlarım bakın, gözyaşlarımda boğulursunuz.
Anne ve Peri Teyze: Nasıııııl?


Ve sonra küçük İsviçre'ye gittik. Küçük trenler, küçük evler, küçük gemiler. Hem de biz köprüden geçerken, tren bizim altımızdan geçti.
Ve sonra bir de çikulata fabrikasına gittik. Çikolatalar, çikolata çeşmesinden akıyo, kalıplarda yapılıyo, sonra minik minik paketleniyo, asansörle yukarı çıkıyo, ve paketleniyo.
Ordan sonraki çikolata dükkanından da bir sürü, bir sürü cikolata aldık.
Ama ben en çok babamı özledim.

Perşembe, Mayıs 08, 2008

Bahar ne güzel, özellikle 26 Mayıs

Ve işte doğduğum mevsimdeyiz. Aylardır beklediğim 26 Mayıs'a da az kaldı. Kankim Burak ile beraber çılgın doğumgünü partisi düzenliyoruz. Çok heyecanlı.
Ama bu arada neler neler yaptım, bahar dolu dolu geçiyor. Kankilerle lunaparka ve hayvanat bahçesine gittik. Ben tabii ki biçok şey için zırlayıp durdum.








Dönme dolap, arabalar, kanolar falan hepsi süperdi, ama ben vaktimin çoğunu elma kurdu çalışmadığı için ağlayarak geçirdim.




Bir de bisiklet turuna katıldık anne ve modelle. Cumhuriyet meydanında ilk önce tüm bisikletliler toplaştık. Ben tabii kuşların peşinden bisikletle kovalamaca oynayarak, pilimin yarısını daha meydanda beklerken harcadım. Sonra bütün herkesle beraber yola çıktık. Çok hızlı kullanmaya çalıştım bisikleti ama herkes beni geçti. Konakda alt geçitten geçmek de en zoru oldu.
Sonra bisiklet turunun en zevkli kısmı başladı. Kamyonete binip, annemi takip etmek, he he he:-)
Bir de bana ödül verdiler, en küçük bisikletli olduğum için.








Sonra bir gün, Bora ve Yağmur ve Efe ile sinemaya gittik. Horton. Orda da ağladım, çünkü diğerleri film sırasında sinemanın içinde 8 tur attı, ben sadece 2 tur attım ve annem bana kızdı. Nedense bu sinema patlamış mısırlar bitince sıkıcı hale geliyor.











İtalya'dan misafir geldi evimize, Barbara. Çok iyi anlaştım. üzüldüm sonra gittiğini öğrenince. Bir sürü oyun oynadık beraber. Nysa festivaline gittik. Ama Barbara ile el pişirmece oynamak, kılıç kalkan ekibini seyretmekten daha zevkliydi.










Geçen sene olduğu gibi, bu sene de ege rallisi vardı. Ama bu sefer dağlara çıkmadık. Sadece Forum Bornova'da Start'a gittik. Süper gürültülüydü. 45 arabanın tek tek start almasını seyrettik. Hep kulaklarımı tıkadım.













Ve geçen hafta sonu arkadaşlarımla Brunch'a gittik. İşte bu da gölgede dondurma keyfi yaparkene. Ama burda da ağladım bol bol. İlk önce golf sopası bulamadık diye. Sonra, golf topunu kaydıraktan atamadım diye.
Bugün replik yok, aklına gelen varsa göndersin ekliyim.